"Alevilik İslamın içinde
mi yoksa dışında mı" sorusu tuzak ve kasıtlıdır
"Alevilik İslamın içinde mi yoksa
dışında mı?" sorusu tuzak ve kasıtlıdır. Soruyu farklı da sorabiliriz; "Bu
ülkenin resmi politikası haline gelen, Alevileri Sünnileştirme girişimine
hakkında toplum ne düşünüyor?" Ama soru böyle sorulmuyor. Alevileri kısır bir
döngü içerisinde tartışmaya iten ve zorunlu tercih yapmasını isteyen bir şekilde
yöneltiliyor.
Son dönemlerde yaygın ama yöntemi ve tarzı yanlış olan bir
tartışma sürmektedir. Konu oldukça hassas: "Alevilik Islamın içinde mi yoksa
dışında mı?"
Sorunun bu şekilde formüle edilmesi zaten tuhaf ve biraz da
içerisinde niyet bulanıklığı var. Çünkü her sorunun soruluş biçimi karşısında,
kendine uygun (olumlu ya da olumsuz) seçeneklerde cevap üretir. Işte bu nedenle
istatistikçiler bir araştırma yapmak ya da sosyal bir grubun her hangi bir
konudaki eğilimini tespit etmek için sorulardan oluşan anket formu üretir. Eğer
kafanızdaki hipotezlerinize uygun cevaplar üretmek istiyorsanız,
karşınızdakilere "soruyu nasıl yöneltirsem, cevabını öyle alırım" tarzında
yaklaşacaksınız. Bu yaklaşım Medya içinde geçerlidir.
Işte bu nedenle "Alevilik İslamın içinde mi yoksa dışında mı?"
sorusu tuzak ve bir o kadar da kasıtlıdır. Soruyu farklı da sorabiliriz; "İslama
dair hangi değerler Alevi öğretisinin içerisinde mevcuttur?", "Alevi kimliği
oluşturan kültürel, inançsal kaynaklar nelerdir?", "Anadolu Alevileri kendini
nasıl tanımlıyorlar?" ya da "Bu ülkenin resmi politikası haline gelen, Alevileri
Sünnileştirme girişimine hakkında siyaset alanı ve toplum ne düşünüyor?" Ama
sorular böyle sorulmuyor. Alevileri kısır bir döngü içerisinde tartışmaya iten
ve ikilem arasında zorunlu tercih yapmasını isteyen bir şekilde yöneltiliyor.
Kimi tartışıyoruz? "Temelinde insan sevgisi olan, her inanca,
her mezhebe, her dine saygı ve hoşgörü ile yaklaşan, insanlar arasında dil, din,
ırk, renk ayrımı gözetmeyen, eline, diline, beline sahip olma ilkesini
benimseyen, dünya nimetlerinin eşit paylaşımını savunan, laik, demokratik,
çağdaş prensiplerden yana tavır alan, mazluma destek olan, eşitlikçi, katılımcı,
kadın-erkek eşitliğinden yana, paylaşımcı toplum özlemi duyan, inancını kendine
göre yorumlayan, özü doğruluktan yana, kemali dostluk, cevheri merhamet, görüşü
eşitlik, hazinesi bilgi, meyvası sevgi hamuru ile yoğrulmuş, korkuyu aşıp sevgi
ile Tanrıyı kendinde gören, Enal-hak ile Tanrıyı insan kalbine indiren, Vahdet-i
vucut`a varan, edep ve ahlaklılığı yaşamın temeline oturtan, insanı yücelten,
akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren, cem`i ile muhabbet eden bir inanç,
kültür, felsefe ve aydınlanma hareketinin evrensel adıdır." diyen bir toplumu
tartışıyoruz.
Peki evrensel bir öğreti olan Alevilik neden Islam dairesinin
içine ya da dışına sokulmaya çalışılıyor. Çünkü bu tartışmadaki diğer bir kasıt
ise, Alevileri, resmi görüş tarafından tarif edilen bir daire içerisine çekmeye
dönüktür. Bu nedenle sınırlayıcı ve evrensel düşünmenin önüne set çekmektir.
"Alevilik Islamın içinde mi yoksa dışında mı?" tartışması ne Alevilere ne de
Alevi örgütlerine fayda sağlamamaktadır. Bu tartışma farklı başlıklarda bu
alanın akademisyenleri, uzmanları ve tarihçilerinin yürüteceği tartışmadır. Bu
tartışma siyasal Islamın bir hegemonya oluşturma niyetine ve bunu yaparken
Alevileri kendi örgütsel dairesi içine çekme planına alet edilmemelidir.
Soruyu bu tür soranların kastı belli. Aleviler arasındaki mevcut
olan Alevi kimliğinin tanımına dair farklı görüşler arasındaki yakınlaşmayı
engellemek ve bu ayrımı giderek çatışma alanına dönüştürmektir. Nitekim bu
konuda kastı olanlar kısmen bir başarı elde etmiştir.
*****************************************************************************(Not:
burası konumuz dışı olduğu için ve de kişisel tartışma yarattığından dolayı
makaslanmıştır-Üzümbaba sitesi)
Aleviler arasında bu tartışma ciddi bir krizi içinde
barındırmaktadır. Bunun çözümünü yine Alevilerin elindedir. Bu nedenle kamuoyu
ile iletişimi sağlayan, tüm iletişim araçlarının kullanımında, "her yönetici
olanın" değil, "bilgisi olanın" temsil etmesini sağlamak gerekir.
Ne Alevilerin, nede farklı inanç gruplarının bireyi bir daire
içerisine çekmeye ya da bir inancı empoze etmeye hakkı olmamalıdır. Herkes
inandığı kendisi için doğrudur.
Bu tartışmanın kendisi bile başlı
başına Alevi öğretisin temel ilkelerinden olan, evrenselliğini yok edici,
daraltıcı ve bu öğretiyi marjinalleştirmeye dönüktür. Alevi öğretisi, "Alevilik
Islamın içindedir" ya da "Alevilik Islamın dışındadır" gibi tanımları aşan,
evrensel bir öğreti olarak kabul edilmelidir.
Alevilik ne Islamın ne içindedir ne de dışındadır. Çünkü
Alevilik her hangi bir inancın içine sığacak kadar dar ve Ortodoks, ne de
dışında kalacak kadar da dışlayıcı değildir. Bir çok inançsal değerlerden
Islamın bazı öğeleri ve değerleri Alevi öğretisinin içinde mevcuttur. Özünde
insan sevgisi, paylaşım, dostluk, bilimsellik ve çağdaşlık yatan Anadolu Alevi
öğretisini, biçimsellikten ve sonradan bu öğretiye dışarıdan şırınga edilmiş
yabancı unsurlardan ayıklayarak, günümüz dünyasına ve Anadolu Aleviliğinin özüne
uygun bir şekilde buluşturma sorunu aşılmalıdır.
Hiçbir güç, Alevi kimliğini, onu besleyen, mazdek, sabilik,
budizm, şaman, Zerdüşt, Islam ve daha bir çok inançsal geleneklerin kaynağını
inkar edemez ve Aleviliği bu kaynaklardan her hangi birisinin içerisine tek
başına hapis edemez. Bu farklılıklar ve zenginliklerden etkilenerek, kendine
özgü inancı olan ve Anadolu`daki çok dilli, çok inançlı ve çok kültürlü
toplumsal formasyonda, Anadolu`ya özgü Alevi kimliğine ulaşan yapısı ile, bir
inançsal, kültürel ve felsefi kimlik yaratmıştır. Değişime kapalı değil, açık,
etkileyen ve etkilenen bir özelliğe sahiptir. Kendini asli, diğerlerini tali
görmez ve başkalarının kendisini tali görmesini kabul etmez.
Yıllardır Türkiye'de uygulanmakta olan asimilasyon politikaları
ile Aleviler kimliklerine yabancılaştırmaya ve sistemin Sünni Türk-Islam
anlayışına eklemlenmeye çalışıldı. Gerçekleri "tehdit" olarak ortaya koyan
siyasi iktidarlar, Anadolu Aleviliğini, Islamın Sünni yorumu ile Şiilik
ekolündeki Alevilik tanımları ile dezavantajlı konumdaki insanların kafalarını
karıştırmakla meşgul oldular.
Aleviler, kendi kimliklerinin temel öğelerini oluşturan
inanç/kültür ve felsefi öğretilerini devletin ideolojik aygıtları (diyanet,
zorunlu din dersleri, TV-radyo programları, basın, vb..) ve bunun destekçileri
üzerinden tanımlanması ile karşı karşıya kaldı. Anadolu Aleviliği öğretisine
yönelik, içten ve dıştan gelen yoğun bir tarihsel, sosyal, siyasi ve kültürel
tahribatlara karşı, aklın ve bilimin ışığında çağdaş yorumları ile gerçek özü
buluşturması ve kendini tanıması doğal bir ihtiyaçtır. Fakat bu doğal tartışma
ihtiyacının farklı amaçla kullanılmasına izin verilmemelidir.
Eğer tartışma Alevilerin gündelik hayatın içerisinde yaşadığı
somut sorunların çözümüne dair ise, buyrun... Sorun çok.. Isterseniz birkaç
örnek vereyim..
Yıllardır Alevileri yok sayan devlet politikasına, siyasal
islam, ve onların devlet içerisinde güçlenmesi sağlayan sözde "Laikçi partiler"
aynı oranda destek vermiştir.
Zorunlu din dersi sözde "laikçilerin" uygulamasıdır. Ne adına,
Sünni inanca dayalı siyasal Islamın egemenliğini devlet eliyle güçlendirmek
için.
Diyanet'tin anti laik kurum olduğunu söyleyen kaç meclis partisi
var? Kaç tane milletvekili çıkmıştır?
Devlet bütçesinin de Sünni inançlı olduğunu söyleyen kaç parti
var?
Alevilerin eşit haklar mücadelesini ve taleplerini "bölücülük
yapmayın bu ayrımcılıktır" diyenlerin, hem Islamcılar hem de sözde
"laikçilerden" oluştuğunu biliyor musunuz?
Alevilerin maruz kaldıkları katliamlar ve hak ihlalleri
konusunda hangi meclis partisi adım attı?
Alevi çocuklarına, diğer inanç gruplarının çocuklarına ve
inanmayanların çocuklarının zorla din eğitimine tabii tutulmasına, masaların
üzerinde namaz kılmaya zorlanmasına, kimler itiraz ediyor?
Bu sorular çoğalabilir.
Lütfen gelin birazda gündelik hayatın gerçekliğine
inelim.12-10-05
TURAN ESER, Araştırmacı
Kaynak: AABF
|