Hak'ka yürümek
Alevi Dedelerinin de kendi
geleneklerine göre 'Hak'ka yürüyen' Alevilerin cenazelerini
kaldırmalarını, komşularından ve yakınlarından 'helallık
almalarını' da doğal ve inanç özgürlüğününde ötesinde bir insan
hakkı olarak görmek gerekir.
Kasım Yeşilgül 1 Ekim'de Hak'ka yürümüştü
Hak'ka yürümek
Alevi hareketinin önemli isimlerinden ve Avrupa Birliği
düzeyindeki temsilcilerinden olan Kasım Yeşilgül'ün 1 Ekim 2005
tarihinde ölümünden sonra, Alevi örgütlerinin yaptıkları
açıklamalarda, gazetelere verdikleri ilanlarda 'Kasım
Yeşilgül'ün Hak'ka yürüdüğü' vurgulanmıştı. 7 Ekim'de Birgün'de
yazdığım 'Bir modern zaman dervişi: Kasım Yeşilgül' başlıklı
köşe yazımda ben de benzer vurgu yaparak yazımı şöyle
bitirmiştim: 'Kasım abi'ye elbette 'elvada' dememek gerekir.
Giden, Hak'ka yürüyen ten'di. İnanç bu ya, Kasım abi 'kalıbını
dinlendiriyor'. Erken gitmekle yalnızca sevenlerine değil, onu
tanıyan herkese yeterince haksızlık etti zaten. Kasım abi başka
canlarda mutlaka yaşamaya devam edecektir.'
Gerek gazete ilanlarından, gerekse de benim bu yazımdan dolayı
çok sayıda soru geldi. Hatta Melih Pektemir de Birgün'deki
yazısında 'hak'ka yürümeye' atıfta bulunarak, biraz da dalga
geçerek 'aynı tanrıya ibadet ettiklerini söyleyen Sünnilerin
dinsel inançları gericilik, Alevilerin dinsel inançları
ilericilik mi addedilecek?' diye yazdı.
Bu ülkede Alevilere ait ne varsa, belki kısmen ısrarla 'şarkı'
olarak söylenen deyişler ve türküler hariç, hep karanlıkta
kaldığı, bilinmediği, bilinmek istenmediği için 'Hak'ka yürüme'
ifadesinde olduğu gibi karanlıktan günışığına çıkan her yeni
ifade şaşkınlık yaratıyor, en çok da aydınlar bu işe karşı
çıkıyor, zaman zaman da 'dalga' geçiyorlar. Sünniliğin
uygulamalarına ses çıkarmamak, Hristiyanlığı, Budizmi veya
dünyanın herhangi bir yerindeki farklı bir inancı her
ayrıntısına kadar bilmek, burnunun dibindeki Alevilerin
inançlarını bilmemenin sorumlusu kim, herkesin dönüp kendisine
sormasında yarar var.
Alevi öğretisinin yazılı olmaktan daha çok sözel olması, kır,
kent yaşamının ortaya çıkardığı farklılıklar, asimilasyon,
yaşanan bölgenin nüfus bileşimi gibi bir çok faktör, 'kesin
emirler de olmayınca' başka uygulamalarda olduğu gibi Alevilerin
cenaze törenlerinde de farklı uygulamaları ortaya çıkartmıştır.
Bin yıl köyünde cenazesini kendi bildiği gibi kaldıran Alevi,
kente göç edince cenazelerini de zorunlu olarak camilerden
kaldırmaya başladı. Bu zorunluktan dolayı, Aleviler açısından
hem cenazesini kaldırma geleneği değişime uğradı, hem de
cenazesinden dolayı bir çok yerde Sünni hocaların 'ben Alevinin
cenazesini kaldırmam, namazını kılmam' sözlerini duydu. Köyün
bilinmezinde kendi geleneğini rahatça uygulayan Aleviler, kentle
tanışınca cırılçıplak ortada kaldılar ve belki de en hızlı
asimilasyona uğradıkları alan Sünni Hocaların camilerde kendi
inançlarına göre kıldıkları cenaze törenleri oldu. Bugün bir çok
şehirde kurulmuş olan Cemevleri Alevilerin aynı zamanda
cenazelerinin de kaldırıldığı mekanlara dönüşünce, geleneksel
uygulamalarda rahatça uygulanır hale geldi.
Bu gelenek içinde, işin felsefi açılımının ötesinde önemli bir
yer tutan 'Hak'ka yürümek' kavramı da gündeme oturdu. Yeni
ortaya atılmış bir kavram olmayan ve canın ölmezliği ve yeniden
hayata döneceği üzerine kurulu 'Hak'ka yürümek' kavramı Alevi
felsefesinin olmazsa olmaz yaklaşımlarından biridir.
Alevi eğitimcisi İsmail Kaplan 'Hak'ka Yürümeyi' şöyle
açıklıyor: ''Alevilerin 'Hakk'a yürümek' tabiri, canın
ölmezliğini, yani 'yeni bir kalıpla' yeniden yaşama
dönüleceğinin ifadesidir. Beden yaşlanır, yorulur ya da hasar
görür; dolaysıyla can'ı taşıma işlevini yerine getirmeyecek
duruma gelir. Bu durumda beden (kalıp) terk edilir. Kalıbını
terk eden can, Tanrıdan geldiği gibi, Tanrıya dönecektir. Bu
nedenle de, Hakk'a ulaşmak üzere kalıbı terk eder anlamında
'Hakk'a yürür' denilmektedir. Yani ölüm / ölme, Tanrıya ulaşmak
/ öze yeniden kavuşmak olarak kabul edilmektedir.''
Bu nedenle belki de 'Sünni yapınca gerici, Alevi yapınca ilerici
oluyor' demek yerine, nasıl ki Sünni Hocaların Sünni kökenli
insanların cenazelerini kendi inançları doğrultusunda kılmaları
ve defnetmeleri son derece doğalsa, Alevi Dedelerinin de kendi
geleneklerine göre 'Hak'ka yürüyen' Alevilerin cenazelerini
kaldırmalarını, komşularından ve yakınlarından 'helallık
almalarını' da doğal ve inanç özgürlüğününde ötesinde bir insan
hakkı olarak görmek gerekir.
Doğal olmayan, sorgulanması gereken, yüzyılardır yanyana
yaşadığı Alevinin geleneğini bilmemek değil mi?
Necdet Saraç
Birgün Gazetesi • 21 Ekim 2005 |