Ekonomik Kriz ve
Latin Amerika’daki Devrimci Yükseliş
Al Jazira TV'nin Venezuella
Devlet Başkanı Hugo Chavez ile bir röportajı
G-15 hareketini gündemin dışında tutmaya
çalışıyorlar
"Üçüncü Yol Yok. Tek Yol Sosyalizm"
Latin Amerika’da Köylü
Hareketleri
Latin Amerika’dan Türkiye’ye ‘Ulusal
Sol’
Latin Amerika Üzerine Bir
Değerlendirme
Venezüella'da Yoksulluk Parası
ve Militarizm!
Chavez Kuyrukçuluğu
Değişik görüşler açısından
okumaya değer, diye düşündüm(indymedia.org'dan alıntıdır)
Devrimin Yüzü: "Che"
Che Guevara
belgeseli(film)
Latin Amerika ve
sosyal-liberalizmin sonu
|
Latin Amerika'da devrim |
Latin
Amerika’da Köylü Hareketleri - James Petras
4 - 22 Ağustos 2005
James Petras’ın “Latin Amerika’da Köylü Hareketleri” üzerine
yazdığı bu makale, Kıta’daki kimi gelişmelerden önce yazılmış
olması itibariyle veri eksiği taşımakta fakat söz konusu
gelişmeler yazarın değerlendirmelerini eskitmek bir yana
destekler nitelikte olduğundan güncelliğini hala korumaktadır.
Söz konusu “yeni” gelişmeler, Ekvador’da yerli-köylü örgütü
CONAIE’nin bir süre destek verdiği Gutierrez hükümetinin Nisan
2005’te CONAIE’nin de içinde bulunduğu bir hareketle devrilmesi
ve yerine bir benzeri Palacio’nun gelmesi, Bolivya’da Evo
Morales liderliğindeki MAS’ın yine bir süre destek verdiği
Mesa’nın Haziran 2005’te devrilmesi ve yine Morales’in ayak
sürçmeleriyle seçimlere kilitlenen bir sürece girilmesi ve
Brezilya’da MST’nin Lula’ya verdiği desteği yolsuzluk
skandalında dahi sürdürmüş olmakla birlikte kısmen geri
çekmesidir. Belirttiğimiz gibi bu gelişmeler yazarın
tespitlerini eskitmemiş, yalnızca desteklemiştir.
(sendika.org’nin notu)
Yetmişli yılların sonlarında pek çok uzman köylü hareketlerini
gerileyen, toplumsal değişim yapamayacak, zamanı geçmiş
hareketler olarak tanımlıyorlardı. Bu gözlemciler, sendikalarla
ve kent yoksullarının mahalle örgütleriyle koalisyon kuran ve
nüfus değişimini de hesaba katarak daha geniş örgütlenme
temelinde ortaya çıkan yeni nesil modern köylü önderlerini ne
görmüş ne de anlamışlardır. Köylü örgütleri nüfus içindeki
görece nicel kayıplarını, örgütlenme, önderlik, strateji ve
taktik alanındaki nitel kazanımlarıyla yeterinden fazla telafi
etmişlerdir.
Kırsal Mücadelenin Önemi
Son yirmi yıldır, kitlesel köylü eylemlerinin zengin ve kapsamlı
mozaiğini gözler önüne seren yazılar, kişisel anlatımlar, alan
çalışmaları ve gözlemler; kırsal hareketlerin Latin Amerika’nın
çoğu bölgesinde değişik zamanlarda hala canlı ve dinamik bir rol
oynadığını su götürmez bir şekilde ortaya koymaktadır.
Latin Amerika’daki hemen bütün büyük köylü hareketleri yerel,
ulusal ve hatta uluslararası mücadele ve kampanyalara
katılmaktadır. Çoğu kez, insan hakları ihlalleri gibi acil yerel
sorunlar üzerinden yükselen direnişler, ulusal seferberliğe ve
uluslararası dayanışma kampanyalarına temel hazırlamaktadır.
Bunlar gibi, çoğu hareket de, ulusal iktidara bir sıçrama
tahtası olması ve devletin gücüne meydan okumak amacıyla,
“yerel” siyasi egemenlik zeminleri oluşturmuşlardır. Bunlar
içinde örnek olarak, Ekvador Yerli Uluslar Konfederasyonu
(CONAIE) ve Bolivya’nın kokaleroları (koka çiftçileri)
gösterilebilir. Her ne kadar çoğu köylü hareketinde kendi etnik
ve Kızılderili/Afrikalı-Amerikalı hakları ve bağımsızlıkları
merkezi konumdaysa da, bu hareketler, sınıfsal çıkarlara ve
diğer sömürülen sınıflarla yatay ittifaklara sıkıca bağlıdırlar.
Şiddetli siyasi baskı ya da politik bozgun dönemlerinde köylü
hareketleri gündemlerini yerel taleplere, spesifik projelere ve
savunma eylemlerine kaydırabilirler. Kitleselleştikleri ve
başarılı mücadeleler verdikleri dönemlerdeyse, köylü hareketleri
ulusal sorunları ele alarak merkezî siyasi iktidar ve
otoritelere meydan okuma eğilimindedirler.
Köylü hareketlerinin çoğu bir yada birkaç değişik siyasi eylemin
içinde dolaysız yer almaktadır. Brezilya, Orta Amerika
(özellikle Guatemala’da), Ekvador, Paraguay, Bolivya, Peru,
Kolombiya ve Meksika’da, Amerikalar arası Serbest Ticaret
Anlaşması’na (ALCA) karşı mücadelede köylü hareketleri önder
rolü oynamaktadırlar. Monsanto’nun reklamını yaptığı genetik
değişimli ve kimyasal temelli tarıma karşı köylü hareketleri
ekolojik açıdan daha sağlıklı tarımsal üretim için mücadele
vermektedirler. Köylü hareketleri, gıda üretilen ekinlerin
zehirli gazlarla böceklerden temizlenmesine karşı mücadele etmiş
ve ekonomiye kat kat faydası olan ve aile geçiminde önemli yeri
olan koka tarımını savunmuşlardır. Köylü liderleri
Washington’un, uyuşturucuyla, narkotik üretimi yapan ve
dağıtımını elinde tutan kendi seçkin yandaşlarını ve yasa dışı
narkotik kârları “aklayan” kendi bankalarını kovuşturarak
savaşmasını öneriyorlar. Özelleştirmelere, ABD üslerine ve yasa
dışı yabancı borç ödemelerine karşı koalisyonlara katılan köylü
hareketleri, IMF destekli “kemer sıkma” operasyonlarının
geciktirilmesi ya da durdurulmasında da dolaysız katılımlarıyla
başarı sağlamışlardır. Bu kadar önemli bir başka şey de,
şehirlerde daha geniş “patlamalar” oluşturan hareketlerin
başlamasına da katkıda bulunmuşlardır. Bunlar arasında Ekim 2003
Bolivya ayaklanması; Ocak 1994 Zapatista’ların ayaklanması; 2000
yılında Ekvador’daki Kongre’nin işgali ve 2000’li yıllarda
Brezilya’daki toprak işgalleri sayılabilir.
Doğrudan Eylem mi Seçim Siyaseti mi?
Doğrudan eylem metotları, 25 yılı aşkın bir süredir köylü
hareketlerinin kısa ve orta vadeli hedeflerine ulaşmalarında,
seçim partilerinin kimliğinden bağımsız olarak seçim
stratejilerinden daha etkili olmuştur.
Örneğin, Ekvador’da CONAIE, yolsuzluklara batmış iki neo-liberal
başkanı devirmiş, olumlu toplumsal reformları geçirmiş ve sivil
toplum içinde desteğini güçlendirmiştir. Ama ne zaman ki CONAIE
seçim siyasetine dönerek Başkan Gutierrez’i desteklemiş, bu
değişiklikten alınan sonuçlar da kötüleşmiştir: toplumsal
harcamalar kısılmış, siyasî baskılar artmış ve harekette
küskünlükler ve bölünmeler başlamıştır.
Brezilya’da doğrudan eyleme baş vuran köylü hareketleri işgaller
ve yol blokajlarıyla büyük topraklar ele geçirmişler, Bolivya’da
da yozlaşan neo-liberal başkanları devirmişlerdir. Buna karşın,
bu hareketler ne zaman “merkez-sol” seçim siyasilerine güvenmeye
başladılarsa, sonuç gene tamamen olumsuz olmuştur: Brezilya’daki
Lula rejiminde Kırsal Topraksız Köylü Hareketi (MST), toprak
işgallerini önemli ölçüde azaltırken, tarım ihracatçısı
seçkinlerin zorla köy boşlatma, baskı ve artan saldırılarına
maruz kalmışlardır. Başta Başkan Mesa’yı destekleyen Bolivya’nın
kokaleroları (koka üreticileri) da, koka ekimini yasaklayan
programlar, kırsal kesimde gelişmeye pek olanak tanımayan gerici
bir petrol yasası ve hükümetin verdiği sözlerden ardı ardına
geri dönmesiyle karşılaşmışlardır.
Devletin (Genellikle Gerici) Rolü
Hem federal hem de yerel pek çok hükümet köylü hareketlerinin
düşmanı olmuşlardır. Meksika devleti Chiapas, Guerrero, Oaxaca
ve ülkenin orta ve güneyinde köylü hareketlerini sert bir
biçimde bastırmıştır. Kolombiya’da, üç milyon köylüyü “arazi
kavurma” (düşmana zarar vermek için bütün tarımsal üretim
araçlarını yok etme politikası –Çev.Notu) siyasetiyle ordu
destekli paramiliter gruplar, binlerce köylü önderini de
katletmişlerdir. Brezilya’da, Lula’nın başkanlığından hem önce
hem de sonra, yerel yargıçların, polis şeflerinin ve federe
hükümetin tınmaz kaygısızlığının yardımıyla onlarca köylü
eylemcisi, kilise aktivisti ve insan hakları öncüsü yerel
çetelerce öldürülmüşlerdir. Hatta Başkan Chavez’in yönetimi
altındaki Venezüella’da bile, -pek çoğu toprak reformundan
yararlanacak olan- 110 köylü lideri, 2001-2004 arasında yerel
yetkililerin suç ortaklığıyla toprak sahiplerinin “özel
ordu”larınca katledilmiştir. Yani, başka bir deyişle, köylü
hareketleri devlet yüzünden değil, devlete rağmen olumlu
değişimler getirebilmişlerdir.
Ancak bu, devletin her yerde, her zaman köylü taleplerine
düşmandır demeye gelmez. Burada en önemli olan, devletin sınıf
karakteri ve yöneticilerinin ideolojik eğilimleridir. Küba
devrimi, köylü hareketleriyle olumlu devlet müdahalesinin
beraberce hareketinin olanaklarına örnek olarak gösterilebilir.
Venezüella’da da benzer olanakları bulmak mümkündür, çünkü,
Chavez başkanlığında köylülerle hükümet arasında iyi ilişkiler
bulunmaktadır.
Öte yandan, Lula’nın Brezilya’sında, açıktan tarım şirketlerince
yönetilen bir neo-liberal rejim bulunmaktadır. Ama gene de, ilk
devlet reaksiyonu olumsuz olsa da, kilise, üniversite, insan
hakları, sendika örgütleri (ve hatta bazı ilerici
parlamenterlerin de) katılımıyla kent koalisyonlarının
örgütlemesiyle oluşturulan toplumsal köylü baskısı, rejimleri,
toprak kamulaştırmaları ve tarım kooperasyonlarını finanse
etmeye zorlayabilir. İşte Brezilya’da olan budur.
Bir Köylü Çelişkisi
Bugün köylü hareketlerinin öne çıkmasında çeşitli nedenler var.
Köylüler üzerinde neo-liberal siyasetler “kıskaç” etkisi
yapmıştır. Neo-liberal politikalar yüksek sübvansiyonlu gıda ve
diğer tarım ürünleri ithalatının desteğiyle fiyatları düşürüp
üretici köylüyü iflasa sürüklemektedir. Neo-liberal rejimler de,
döviz toplamak amacıyla, tarım-ihracat sektörünü destekleyerek
üretici köylülerin topraklarından sürülmesine neden olurlar.
İflas ve topraktan sürülme salt gelirde düşüş ya da işsizlik
demek olmayıp aynı zamanda insanları müthiş yabancılaştıran bir
deneyim olarak barınağın, topluluk ve aile bağlarının da
kaybolması demektir. Neo-liberalizm tarafından empoze edilen
tehditler ve gerçekler özellikle başka barınak, topluluk ve
istihdam seçeneklerin bulunmadığı kırsal kesimde çok daha
derindir.
Bunlara rağmen, çok daha eğitimli ve politikleşmiş; şehir
seçkinlerinden ve parti çarklarından bağımsız; ulusal ve
uluslararası siyasette daha bilgili ve şehirli avukatların ve
öteki profesyonellerin üstünlüğünün etkisi altında bulunan eski
köylü liderlerine göre çok daha özgür yeni bir köylü önderliği
ortaya çıkmıştır. Daha da öte, “üçlü” komisyonlarda tıkanıp
kalarak bürokratikleşmiş daha eski sendikalar ve sendika
önderlerinin tersine, yeni köylü hareketleri, emperyal devletle
yerel yönetici sınıfların arasındaki ticaret anlaşmalarına
meydan okuyan bağımsız sınıf ve etnik mücadeleler temelinde
ortaya çıkmıştır.
Yalnız, son on yılda köylü isyanlarının artışı zaman ve yer
bakımından bir kararlılık göstermez. Büyük köylü hareketleri
örgütlenme ve eylem açısından iniş çıkışlar yaşamaktadırlar.
Gene aynı şekilde, devletin yapısı ve siyasetine bağlı olarak,
bu hareketlerin göreceli gücü ülkeden ülkeye büyük değişiklikler
göstermektedir. Bu karmaşık oluşuma bakıldığında belirli bir yer
veya zamanda genel olarak “köylü hareketleri” hakkında evrensel
genellemeler yapmak zordur.
Brezilya, Bolivya ve Ekvador gibi yerlerde, “en kabarık” olduğu
dönemlerde, köylü hareketleri birçok büyük çiftliği ele geçiren
ya da rejimleri deviren uzun dönemli, geniş ölçekli mücadelelere
girmişlerdir.
“Orta derecede” mücadele ve örgütlenmelerin sürdüğü, Guatemala,
Meksika, Kolombiya, Paraguay, Peru ve El Salvador gibi yerlerde,
militan ve aktif hareketler eğer müthiş baskı altında olmasalar
daha da çok güçlü olabilecek bölgesel iktidarlar
yürütmektedirler.
Köylü hareketlerinin “düşük seviyede” örgütlenme ve eylemde
bulunduğu yerler ise Şili, Uruguay, Arjantin ve Venezüella’dır.
Ancak, Venezüella’da başkan Chavez’in toprak reformuna sıcak
yaklaşan siyaseti ve toprak dağıtımı, köylü örgütleri ve
kooperatiflere olumlu yanaşması, 2000’li yılların başlarından
beri burada önemli bir köylü hareketinin doğmasına neden oldu.
Öte yandan, Arjantin’de her ne kadar köylü hareketlerinin ulusal
bir etkisi pek olmadıysa da, kuzeydoğuda, Santiego de Estero,
Formosa ve başka bölgelerde bu hareketler yerel etkilerini
geliştirmişlerdir.
Güçlü köylü hareketleri ve örgütleri büyük ve birbirine bağlı
Yerli toplulukları olan (Bolivya, Ekvador ve Guatemala);
yerlerinden edilen topraksız kır işçilerinin (Brezilya) ve
köylülerin (Kolombiya) bulunduğu; büyük tarım şirketlerinin
küçük üreticileri iflas ettirdiği (Paraguay); ve, anlamlı bir
alternatif sunamadan ABD emperyalizminin uşaklarının koka
bitkisine saldırılarının sürdüğü (Peru, Kolombiya ve Bolivya)
ülkelerde ortaya çıkmaktadır.
Yoğun Mücadeleler Dönemi
Köylü mücadelelerinin 80’lerin ortalarından 2000’in başlarına
kadarki yoğunluğu, özellikle Yerli topluluklarında geniş
etnik-sınıf bilincinin yol göstermesiyle, Ekvador’da toplu
ayaklanmalara (CONAIE), Meksika’da silahlı direnişlere (Ulusal
Kurtuluş Ordusu Zapatista, ya da, EZLN), Bolivya’nın Guerrero
bölgesindeki köylü hareketlerine ya da Cochabamba ve Altiplano
bölgelerindeki kokaleros (koka üreticileri) hareketlerine ve
Peru’daki koka çiftçilerinin hareketlerine yol açtı.
1985’den başlayarak, 2002’ye kadar Brezilya’da MST binlerce
büyük çiftliği işgal ederek 350.000 kır kökenli aileyi
kooperatiflere ve aile çiftliklerine yerleştirdi. Ama köylü
hareketlerinin başarısı hep aynı oranda devam etmedi. Guatemala,
Peru, El Salvador ve Kolombiya’da karşılaştıkları müthiş
baskılarla bu hareketler bazen yok olma noktasına bile geldiler.
Gene de, daha geniş Yerli otonomisi, tarım reformu, devlet
koruması ve finansmanı ve ALCA’ya muhalefet gibi konulardaki
büyük başarıları bütün siyasî kesimlerin dikkatini köylü
hareketlerinin üzerlerine çekti.
“Merkez-Sol”un Yükselişi
Bush (hem baba hem oğul) ve Clinton yönetimleri, neo-liberalizmi
bölgede, Kolombiya Planı, Andino Planı ve “anti-terörist”
siyasetlerle Latin Amerika’nın askerîleştirilmesi yoluyla
desteklediler. Ama neoliberal siyasetlerin çöküşü ve gözden
düşmesi, “merkez-sol” denen siyasi önderliklerin ve seçim
koalisyonlarının doğmasını getirdi. 1990’ların sonlarına kadar
köylü hareketlerinin başarısı, diğer siyasi güçlerle girilen
taktiksel koalisyonlara, bağımsız sınıf siyasetlerine ve girilen
dolaysız eylemlere bağlıydı. Fakat, yakınlarda yükselen
“merkez-sol” seçim politikacıları ve onların neo-liberalizme
“muhalefet” etme sözleri köylü hareketlerine zarar getiren
ittifaklara yol açtı. Ekvador, Bolivya, Brezilya ve diğer
yerlerde köylü hareketleri kendilerini, seçimlerden hemen sonra
neoliberal siyasetlere dönen, tarım şirketlerinin stratejilerini
benimseyen, köylü hareketlerine karşı baskıcı politikaları
uygulayan başkan (Gutierrez, Mesa ve Lula) ve partilerle
bağladılar. Bu, seçim ittifaklarına yanaşma köylü hareketlerine
çok zararlı sonuçlar getirdi ve örgütlenme ve eylemlerinde
düşüşlere neden oldu.
Ekvador’da CONAIE tabanında bir güven sarsılması yaşadı. Örgütte
bölünmeler ve ulusal tabanını harekete geçirmede zayıflamalar
takip etti. Bolivya’da, Evo Morales ve kokalero hareketinin
neo-liberal Başkan Carlos Mesa’yı desteklemesi toplumsal
hareketi bölerek bu gerici rejimin bir yıl daha iktidarda
kalmasını sağlayarak zaten güçlerini yitirmiş olan geleneksel
partilerin kendilerini toparlamalarına izin verdi.
Brezilya’da MST iki yıl boyunca Lula de Silva’nın neoliberal
rejimini destekledi. Bu dönemde, tarım reformu gecikti, toprak
işgalleri durakladı, topraksız işçilerin, çiftçi ailelerin ve
Amazon’daki yağmur ormanlarının aleyhine tarım şirketleri
zenginleşti ve GDO’lu ürün eken tarım ihracatçıları müthiş
büyüdüler.
Kır-Şehir Koalisyonları Oluşturmanın Zorlukları
Geçen 25 yılda, kır yoksullarına olumlu sonuçlar almak isteyen
şehir- köylü halk ittifaklarının en etkili birliktelik ve
eylemleri parlamento dışı “yatay koalisyonlar”a girmek olmuştur.
Örneğin, Ekvador’da CONAIE, temel sendikaların (petrol, elektrik
ve yapı işçileri ve öğretmenler) da desteğiyle neo-liberal
rejimleri (Bucaram ve Mahuad) devirebilmiş ve geçici de olsa
neoliberal gündemi geriletebilmiştir. Buna karşın, CONAIE
kendini Lucio Gutierrez’in seçim güçlerine yanaştırdığında,
toplumsal desteğinde müthiş azalma ve IMF’nin gerici
programlarıyla karşı karşıya kaldı.
Benzer şekilde Bolivya’da da köylü hareketleri, kokalerolar ve
yerli örgütleri La Paz ve Cochabamba’da maden işçileri, kent
yoksulları ve sendikalarla ”yatay” koalisyonlara giderek,
Sanchez de Losada’nın baskıcı neoliberal rejimini devirmeyi
başarabildiler. Ancak, daha sonra, temel liderlerinden,
parlamento üyesi, Evo Morales neoliberal Carlos Mesa’nın 2007
seçim çabalarına yardım ettikten sonra, köylü hareketi büyük
ölçüde zayıfladı.
Şehir örgütleriyle köylüler arasındaki yatay koalisyonlar başarı
elde ettikleri zamanlar için bu başarı hiç de kolay
olmamaktadır. Örneğin, son 20 yıldır Brezilya’nın MST’si, kent
ittifakları kurmaya çabalamakta fakat farklı sonuçlara
ulaşmaktadır. 1980’lerde, İşçi Sendikaları Konfederasyonu CUT,
fabrika delegasyonlarının genel meclislerde toplanması temelinde
kurulduğunda, genel kurullara MST ile birlikte katılıyordu.
Ancak, 1990’lar ve sonralarında, CUT giderek bürokratlaşıp, üçlü
“sosyal mutabakatlarla” bağımlılaştıktan sonra, MST ile beraber
eylemler için tabanını ya harekete geçirmedi ya da geçiremedi.
MST’nin alanlara getirebildiği onbinlerce göstericiye karşın
CUT, her ne kadar 15 milyon kişiyle ilişkili olduğunu iddia etse
ve ne kadar “kökten” bildiriler yayınlasa da, alanlara, zaten
çoğu kendi memuru olan, birkaç bin kişi getirebiliyordu.
Köylü hareketlerinin bir cins hem “dikey” hem de yatay ittifak
kurabildiği tek ülke Venezüella’dır. Gerçekte, buradaki köylü
hareketlerinin örgütlenmeleri ve büyümeleri, Chavez hükümetinin
özellikle tarım reformu politikalarının bir sonucudur. Devletin
tarım şirketleri seçkinlerinin yanında olduğu ve neo-liberal
ticaret anlaşması ALCA’yı ve ABD emperyalizmini desteklediği
öteki Latin Amerika ülkelerinin tersine, ülkenin gıda konusunda
kendine yeterli olabilmesini sağlamak amacıyla Venezüella’da
hükümet kooperatifleri ve aile çiftçiliğini desteklemiştir. Bu
devlet-köylü ilişkisinin farkını gösteren kilit nokta, devletin
sınıf yapılanması ve önderliğidir. Chavez petrol gelirleriyle
finanse edilen toplumsal refah temelindeki karma ekonomi
ideolojisini destekleyebilecek bir halk birliği kurmuştur.
İşçi-köylü koalisyonları kurmanın ve “yatay ittifaklar”
geliştirmenin çeşitli sorunları bulunmaktadır. İlk olarak,
devasa ve parçalı bir enformel sektör yaratan neo-liberal
siyasetlerce zayıflatılmış işçi sendikaları ve kentli örgütleri,
ulusal mücadeleleri etkileyen (toprak reformu gibi) daha büyük
sorunlar yerine, gündemlerini güncel ücret ve istihdam
sorunlarına daraltmaktadırlar. İkinci olarak, bazı sendika
önderlerinin “Yerli” örgüt ve önderlerle eşit seviyede çalışmaya
ya da çok daha güçlü köylü-Yerli hareketlerinin önderliğini
kabullenmeye karşı ırkçı bir yaklaşımları vardır. Üçüncü olarak,
kentlerdeki pek çok yoksul mahalle, köylü hareketleriyle ortak
eylemlerini kısıtlayan, geleneksel partilerin kontrolünde,
“satın alınmış oy makineleri” haline getirilmişlerdir. Ancak,
Bolivya’nın, El Alto şehrinde, yerel kent uluslaşmaları ya da
mahalle örgütlerinin köylü hareketleriyle önderliği
paylaşmasında da görüldüğü gibi, bu kontrol zaman zaman
kırılabilmektedir.
Kent-kır yatay ittifakının engellerinin farkında olmakla
birlikte, pek çok militan köylü önderi, neo-liberalizmi yenme ve
köylü taraftarı bir siyaset geliştirme doğrultusunda ulusal kent
ittifaklarına girmenin gerekli bir stratejik hedef olduğunun
farkındadırlar.
Marksizm ve Köylülük
Marksist teorisyenler, üretimdeki stratejik konumundan ve
fabrika sisteminin “toplumsal örgütlenmesi”nden dolayı
endüstriyel proletaryanın devrimci mücadeledeki merkezî rolünü
savunmuşlardı. Bize köylülüğün sermayenin merkezî faaliyeti
açısından, “kenarda” kaldığı ve kişisel özel mülkiyetleri
yüzünden kopuk ve “bireyci” davranışlara sahip oldukları
söylenmişti.
Günümüz hareketlerinden edinilen bilgiler bu varsayımlara karşı
çıkmaktadır. Pek çok ülkede köylüler, toplu eylem ve dayanışma
yeteneğine çoğu kentli işçilerden daha fazla sahip olduklarını
göstermişlerdir. Köylü hareketleri, içinde kongre ve belediye
binalarının işgalleri de bulunan büyük yürüyüşler, üretici grev
ve boykotları, yol kapatma ve barikat eylemleri gibi bir dizi
dolaysız eylem taktikleri geliştirmişlerdir. Bu hareketlerin
taktikleri çoğu kez, sendikalı sanayi işçilerinin dar ücret
taleplerinden daha fazla “ulusal” ya da sınıf sorunlarına
yöneliktir.
Köylüler kapitalist üretimde temel bir rol oynayamasalar da,
metaların dolaşımında ve değişim sürecinde temel rolleri
olabilir ve vardır. Özellikle, geniş ve uzun süreli kitlesel yol
blokajları, tarım ve üretim şirketlerinin ihracat ürünlerinin
dolaşımını engelleyerek kârın gerçekleşmesini zorlaştırır.
Köylülerin dolaşımı felce uğratmasının stratejik rolü, aynı
fabrika işçilerinin aletlerini bırakarak üretimi durdurmaları
gibidir: ikisi de kapitalist kârlılığı baltalayarak birikim
eksikliğine ve krize yol açar. Kapitalist yeniden üretim
döngüsünün stratejik noktalarına yapılacak siyasî bir müdahale
bazı dinamik köylü hareketlerine toplumsal değişim sürecinde
stratejik bir rol biçmiştir.
Son 20 yıldır Latin Amerika’da hiçbir ilerici tarım yasası ya da
kararnamesinin bölgenin hiçbir rejimince onaylanmadığı
bilindiğinde, köylülerin doğrudan eylemlerinin toprağa, krediye
ve piyasalara ulaşımın ve damping’e karşı korunmanın tek aracı
olmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Ancak, köylü hareketlerinin
bu olumlu başarıları, aynı zamanda, can kaybı, yaralanmalar ve
şiddetli baskılar gibi müthiş bir bedel ödenerek kazanılmıştır.
Sadece Kolombiya’da 20.000 köylü eylemci, önder ve insan hakları
destekçisi ABD’ce beslenen askerî ve paramiliter terörist
çeteler tarafından katledilmiş, 3 milyon kişi de devlet şiddeti
ile zorla yerlerinden edilmişlerdir. Brezilya’daysa Cardoso ve
Lula rejimleri altında, 1995-2005 arasında, 500’den fazla köylü
ve topraksız işçi, hareket önderi ve kilise eylemcisi toprak
sahiplerinin kiraladığı katiller ve askerî polis tarafından
öldürülmüşlerdir. Bu cinayetlerin %90’ı cezasız kalmıştır.
Köylüler ve Devlet Gücü
Köylüler çok önemli protestolar gerçekleştirmiş, hatta reformlar
bile başarmışlardır, ama, ellerinde devlet iktidarı olmayınca,
hareketler zayıfladıklarında bu reformlar da kaybedilmiştir.
Mücadelenin sıcağında “merkez-sol” yöneticileri tarafından
verilen reform sözleri unutulmuş, burjuvazinin yeniden yapılanan
gücü hunharca “kontr-terör” stratejileriyle karşı saldırıya
geçmiştir. Siyasal iktidarı ele geçirme stratejisi olmaksızın,
en militan önderlerin bile yapacakları şey, ancak kenara
çekilerek hırslı küçük burjuva siyasilerinin önünü açmak ve kısa
bir demagojik ve sembolik ödünler döneminden sonra daha önceki
neo-liberallerin ayak izlerini takip etmelerine izin vermek
olacaktır.
Öyleyse köylü hareketlerinin önünde devlet ve siyasî iktidar
sorunu ve iktidarı alabilmek için kullanılacak siyasî
stratejiler sorunu durmaktadır. Köylülerin gücü, en fazla başta
olan yönetimlere karşı çıkmada başarılı olmuş ama iktidarı ele
geçirme stratejisini yürürlüğe koymada ise zayıflığını
göstermiştir. Ekvador’da 2000 ve Bolivya’da 2003 yılında olduğu
gibi köylü hareketlerinin rejimleri devirdiği durumlarda bile,
kendilerinin yönetmeye hazır olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bu
durumlarda, yönetmek yerine, iktidarı Bolivya’da Mesa, ya da,
Ekvador’da Gutierrez gibi neoliberal demagoglara
devretmişlerdir.
Bazı devrimci teorisyenler devleti ele geçirme sorununun
aşağıdan bir toplumsal hareket kurmaya, kent grupları ve kitle
örgütleriyle koalisyonlar oluşturmaya ve “ikili iktidar”
yaratmaya doğru bir dizi somut mücadele ve reformlar
gerçekleştirmeye bağlı olduğunu söylemekteler. Bunlar, zor ve
karmaşık süreçlerdir ve gerçekleşmeleri de yerel koşullara
bağlıdır. Ayaklanmaların zirvesinde, Bolivya ve Ekvador’da neden
köylü hareketlerinin iktidarı ele geçirmediğini sorduğumda,
köylü önderleri bana, “hazır olmadıklarını” ve
“yönetebileceklerinden emin olmadıklarını” söylemişlerdi. Ama
köylü önderleri ve eylemciler, köylülerce ve köylüler için
emperyalizme karşı bir rejim kurmanın, toprağında yaşama -
kovulma; gelişme - yok olma; ölüm kalım meselesi olduğunu her
yerde teyit ediyorlar.
(canadiandimension.mb.ca/v39/v39_4jp2.htm adresinden sendika.org
tarafından çevrilmiştir)
Kaynak: latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=238
|
|