New York sokakları
"Ayırdetmek güç oldu, doğru ile eğriyi New York sokaklarında..."
Böyle diyor Mazhar Alanson şarkısında... Önceki gün okuduğum bir
yazı, şarkının bu dizelerini dilime pelesenk etti. Ayşe Arman'ı
bilirsiniz, genelde sade suya tirit, 'sevgilimle cumburlop
yuvarlandım, kızım dişini düşürdü, süt içtim dilim yandı, çöl
ortasında benzinsiz kaldım' türü derinlikli yazılarından
tanırsınız onu.
Ha bir de yazıyı bitirdikten sonra gördüğüm, fon martılarının
akıllarınca 'fırlamalık' dersi vermeleri var ki, onları Ruhat
yengelerine havale ederek işimize bakalım.
Okuduğum yazı, Amerika'dan bir bayan ile Ayşe Arman'ın yaptığı
bir söyleşi. Başlık ise insanda yatık tüy bırakmayacak
dehşetengizlikte: Kocamı Fethullahçılara kaptırdım!
Durun, hemen panik yok. Hani başlıktan çıkan 'nasıl bir
operasyonel hareketle kaptırılmış?' merakını da biraz
erteleyelim.
Hayat bir garip, modern hayat ise daha da tuhaf. Modernitenin
beraberinde getirdiğini düşündüğünüz birtakım değerler
silsilesinin, zekâ ve formasyon ile birleşmesi insanda yüksek
beklentilere neden oluyor. Hani insan düşünüyor ki, akıl,
birikim ile birleşirse damıttığı şeyler daha tatlı, haz veren,
hayran olunan ve imrenilen olur...
Oysa yokmuş böyle bir şey. Kocasını kaptırdığına inanan hanımın
mantığını, hayata bakışını, değerlerini filan yargılayacak
değilim. Ancak ideolojinin aklı nasıl kilitlediğini ve idraki
nasıl çöpe attığının ibretli bir örneğini verdiğini de göstermek
tarihe karşı sorumluluk bence.
Bir kere hanımın en büyük şikâyeti artık kocasıyla bar, taverna
gezileri yapamaması. Merhum Akif'in 'Meyhane' isimli şiiri geldi
aklıma. Hani kocasını meyhanenin kapısında bekleyen biçare
kadın. Bu hanımda tersi bir durum geçerli, 'Artık içki içmiyor,
bara gitmiyoruz' diye kızıyor, köpürüyor.
Ve insan yine merak ediyor, acaba aile içi şiddet mi
uyguluyormuş eşi? O da değil, 'Asla baskı yapmıyor, ne örtünme
ne ibadetle ilgili en ufak bir dayatması yok eşimin' diyor.
Dayatan kendisi, 'yapmasın, etmesin, gitmesin, şunu yapalım'
diyen kendisi. Hatta hızını o kadar alamıyor ki, 'Uyuşturucudan
beter' diyor. Yani eşi, çocuğu esrarkeş olsa bu kadar
bozulmayacak, delirmeyecek sanırım. Ya da kocası bara, pavyona
takılsa, metres, flört ayağına yaşasa yine sorun olmayacak belki
de!
Merak ediyor insan, acaba bu kinin, öfkenin, gözü dönmüşlüğün
nedeni nedir?
Soruyor Arman, 'Okulları gördünüz mü?' diye. Öyle ya okullar
hakkında bu kadar atıp tutan, yeryüzünün en büyük melanet
merkeziymiş gibi göstermeye çalışan insanın diyecek bir çift
sözü olur değil mi?
El cevap; hayır görmedim, ama duyduklarım var!
Acı acı gülmek işte burada lazım insana... Bir de örnek veriyor;
"Bir arkadaşımın çok yaramaz bir oğlu vardı, Brooklyn'deki okula
gitti, şimdi beyni alınmış gibi, karşılaştığı her büyüğün elini
öpmeye çalışıyor." Gülmeyin lütfen... Oysa birkaç satır
yukarıda, bu insanların hepsinin okumuş, yazmış, sosyal insan
olduklarını, maç yaptıklarını, şenlik, şölen düzenlediklerini
kendisi itiraf ediyor.
Ben ekleyeyim isterseniz, olimpiyat düzenliyorlar, şiir, şarkı
okuyup, dans ediyorlar, sportif müsabaka tertip ediyorlar, bilim
olimpiyatları yapıp dünyada dereceye giriyorlar... Bunların
hepsi fena, ne fena şeyler değil mi? Ah bara gitseler, kadehin
dibine dibine vursalar, o zaman 'beyinli' olurlar sanırım!
Bir de 'gizem' ağzı var hanımefendinin, 'Bu kadar parayı nereden
buluyorlar?' diye soruyor 'Descartes'çı olmayan bir şüphe ile.
Aslında cevabı yine kendisinin verdiğinin bile farkında değil:
"Eve telefon açıyorlar, 'Leyla Hanım, bilmem nerede kurban
kesilecek, bize yardım etmek ister misiniz?' diyorlar. 'Hayır!'
diyorum, 'Bize katılmak ister misiniz, hayır işi yapacağız?'
'Hayır!' diyorum, 'Niye öyle diyorsunuz, gelin tanışalım, sizi
ağırlayalım, bizi yakından tanıyın.' diyorlar. Yine 'Hayır!'
diyorum."
Yine Alanson'un dediği gibi, ne kadar enteresan! Ben esas bu
hanımın eşini merak ediyorum, acaba bir gazeteci de onu bulup
bir görüşse, eminim daha da ibretlik bir öykü çıkıp, hep beraber
-şair gibi-: "Vücudu ra'se-i na-çar-i ye's içinde harab" deriz.
Görenler için ne hikmetli öyküler vardır New York sokaklarında!
M Nedim Hazar
Kaynak: Zaman gazetesi(13/04/2009) |